MEB’DE NEOLİBERALİZMLE HESAPLAŞMA SÜRECİ
Attila İlhan yıllar öncesinden Türk milletinin emperyalizme karşı bağımsızlık iradesini görmüş ve dip dalgası olarak ifade etmişti. Aynı tarihlerde birileri de dip dalgasını kastederek “Ulusalcı dalgayı aşarız.” fetvaları veriyordu. Neoliberal/küresel, emperyalist dalganın baskısı ve yükselişiyle her alanda gayrîmillî, liberal felsefî anlayış ve uygulamalar hâkim oldu. ABD emperyalizminin küresel hâkimiyetinin dizginlenmesi, küreselleşmenin Ön Asya duvarına çarpması, doların dolaşımının sınırlanması gibi gelişmeler neoliberal, küresel emperyalist dalganın çekilme sürecini başlattı. 2008 kriziyle başlayan sürecin somut etkileri 2014’lerden itibaren görülmeye başlandı. Bir yandan neoliberal dalga çekilirken öte yandan dip dalgası(millî dalga) yükseliyor. Bu geçiş sürecinde her ikisinin etkilerinin de görülmesi, tutarsızlıklar sürecin kendine özgü doğasından kaynaklanmaktadır.
Hatırlayalım, MEB’de 2005 yılında küresel sisteme uyum adına neoliberal/postmodern felsefî akımın eğitim, kültür ve sanattakı adı olan yapılandırmacılık(yapısalcılık) eğitim programının felsefesi olarak benimsenmişti. Bu durum aynı zamanda Cumhuriyet’in eğitim felfesinden kopuşu da temsil ediyordu. Modernizmin eğitimdeki adı olarak kabul edilen davranışçılığın yerini postmodernizmin eğitimdeki adı olan yapılandırmacılık almıştı. Süreç tektip eğitimciliğe, jakoben eğitim uygulamalarına karşı çoğulcu, özgürlükçü anlayış olarak sunulmuştu. Meraklısı incelerse görecektir, akademi ve eğitim camiasında öylesine ideolojik baskı ortamı yaratılmıştı ki, yapılandırmacılığı övmek, davranışçılığı yermek “bilimselliğin” gereği olmuştu. İdeolojisiz eğitim propagandası yapılıyordu. Oysa eğitim devletin ideolojik aracıdır, ideolojisiz olamaz. İdeolojisizlik denerek Cumhuriyet’in eğitim felefesi yerine neoliberalizmin kimliksizleştirme ideolojisi ikame ediliyordu. 2014’lerden sonra neoliberal dalganın zayıflamasına paralel olarak millî dalga yükselişe geçti. Her alanda henüz tutarlı yansıma ve uygulamaları görülmese de sürece geniş açıdan bakıldığında millî çizginin etkilerinin artmakta olduğu görülecektir.
MEB, müfredatta felsefeyi de içeren değişiklikler yapmaya hazırlandığını, kısa süre içinde hazırlanan taslağın kamuoyu ile paylaşılacağını bizzat Bakan’ın ağzından açıkladı. Ortaokulda Görgü Kuralları, Türk Medeniyetine Yön Verenler, Ahlâk ve Yurttaşlık Eğitimi, Türk Sosyal Yaşamında Aile; Lisede Adab-ı Muaşeret, Türk Sosyal Yaşamında Aile, Temel Hukuk Bilgisi, Türk Kültür ve Medeniyeti Tarihi, Türk Düşünce Tarihi, Metin Tahlilleri, Ortak Türk Tarihi, Ortak Türk Edebiyatı gibi dersler seçmeli olarak eğitim programlarına dâhil edildi. Derslerin isimlerinden de anlaşılacağı üzere neoliberal kimliksizleştirme sürecinin sonuna gelinmiş, millî bilinci inşa süreci başlamıştır. Hatta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 21. yüzyılı Türkiye Yüzyılı olarak isimlendirmiştir. MEB’deki bu gelişmeler olumlu ve Türkiye Yüzyılı stratejisine uygundur, fakat MEB derslerin içeriğini, derslerin adına uygun olarak geliştirmelidir. Neoliberalizmin kimliksizleştirme, değersizleştirme dayatmalarına karşı değerler sistemi olarak muhafazakârlığı değil, onu da içeren ama ondan daha geniş yelpazesi olan millî kültürümüzü ve değerlerimizi esas almalıdır. Bu noktada en kolay ve dikkat çekici ilk adım olarak Temel Eğitimde Öğrenci Andı; Lisede ise Gençlik Marşı en azından hafta başında okutulmalıdır. Bu başlangıç toplumdan da geniş millî kamuoyundan da önemli bir destek alır, kimi kaygı ve önyargıları da ortadan kaldırır.