EKONOMİK KRİZ VE KAMU ÇALIŞANLARI
Ekonomik krizlerde genel olarak bir yoksullaşma söz konusudur. Ülkedeki insanların büyük kısmının ya da tamamının geçimleri zorlaşır. Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini giderek daha da ağırlaşan şekilde yaşıyor.
Bir yıl içerisinde 4 katına çıkan akaryakıt fiyatlarının yol açtığı sıkıntılar, yüzde yüzden fazla bir artış kaydeden temel gıda ürünlerindeki yükseliş, elektrik-doğalgaz gibi enerji tüketim bedellerine ardı ardına yapılan zamlar, özellikle büyükşehirlerde yaşanan konut kiralarındaki yüksek tutarlar toplumun tüm kesimlerini etkisi altına almış durumda.
Hayat pahalılığının etkilediği kesimlerin başında memurlar geliyor. İki yılda bir yetkili memur konfederasyonu ve memurların işvereni pozisyonunda bulunan hükümet ile yapılan toplu sözleşme mutabakatı gereği kamu çalışanlarının maaşlarına, yıllık enflasyon farkı miktarı ile birlikte 6 ayda bir yansıtılan zam oranı yaşanan ekonomik kriz ortamında hızlıca eriyor.
Ülkemizde 5 milyonu aşan sayıdaki kamu çalışanının üçte ikisi kendi iş kolundaki herhangi bir sendikaya üye durumunda bulunuyor. Özellikle 2021 yılı toplu sözleşmede alınan karar gereği, sendikalı memurlara üç ayda bir ödenen toplu sözleşme ikramiyesinin üç katı oranında arttırılmış olması bu sayıyı her geçen gün daha da yükseltiyor.
Bilinen çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkiler sistemine göre, hayatından memnun olan kitleleri hiçbir güç harekete geçiremez. Ancak ekonomik kriz dönemlerinde iktidarlar zayıflar, azalan alım güçleri nedeniyle hayatlarını idame ettirmekte zorlanan emekçiler örgütlü bulundukları sendika ve konfederasyonların haklarını korumaları için onlara baskı uygular ve bu örgütler de oldukça güçlenerek işlerin düzelmesi adına iktidarı sıkıştırır. Geçmiş yıllar, özellikle 90’lar bu durumun örnekleriyle dolu olduğu zamanlardır.
İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz ortamında da meşru ve demokratik kitle eylemlerinin yükselmesini beklerken, yapılan bazı girişimler kamu çalışanları tarafından desteklenmiyor, yapılan toplantılar oldukça cılız kalıyor.
Ülkemizde dört büyük memur konfederasyonundan biri olan Birleşik Kamu-İş ve ona bağlı sendikaların geçtiğimiz aylarda 7 ayrı bölgede değişik zamanlarda yaptığı, ‘Yoksulluk ve Fukaralık Politikalarına Dur’ başlıklı 7 mitinge katılımların oldukça düşük olduğu gözlemlendi. Diğer üç konfederasyonun ise kitlesel eylem bağlamında herhangi bir girişimi olmadı.
Burada artık şu yakıcı soruyu sormalıyız;
Kitleler neden harekete geçmiyor?
Bu sorunun en kolaycı cevabı, hükümetin uyguladığı iddia edilen hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı baskı ortamı nedeniyle insanların korkarak çekinmesi olarak veriliyor. Kanaatimizce bu baskı ortamı abartılarak gerçek nedenin üzeri örtülüyor.
Kitleleri harekete geçirmeyen esas neden, kamu emekçilerinin üyesi oldukları sendikalara ve onları yöneten kişilere güven duymayıp, onların ‘arkasından gidilecek önder’ vasfını taşımadıklarına inandıklarından risk almaya değmeyeceğine inanmış olmalarıdır.
Adnan YARAR
GELECEK YAZI: Sendikalarda Önder Sorunu