EĞİTİM-İŞ’TE BÖLÜCÜLÜĞE KARŞI TAVIR – 9
2015 yılında Türkiye’ye muhalefetle iktidara muhalefeti karıştıranlar arasında Eğitim-İş MYK’sının da olduğuna tanık olacaktık. Açılıma karşı Eğitim-İş MYK’sı eylem kararı almasa da kuruluş gerekçesi ve tüzüğünün gereği olarak birçok kez açılım sürecine karşı olduğunu dile getiren, bunun ABD ve AB emperyalizmin projesi olduğunu ifade eden açıklamalar yapmıştı. Anti-Emperyalist, Atatürkçü, ulusal değerlerine bağlı, eylemlerinde gururla Türk Bayrağı’nı taşıyan üyelerden oluşan Eğitim-İş tabanının görüşlerini yansıtan açıklamalardı. Ancak Eğitim-İş MYK’sı açılım bittikten sonra yaşananların tek sorumlusu siyasi iktidar diyecekti. Önceki yıllarda ABD büyük elçiliğinin önüne siyah çelenk koyma kararı alan Eğitim-İş MYK’sı, Amerika ‘’PKK’ya kara gücüm’’ derken sessiz kalacak tek basın açıklaması dahi yapmayacaktı. Türk Ordusunun terörle mücadelesini ’’ÇATIŞMA’’ olarak adlandıracaktı. Oysa orada bir iç savaş yoktu, orada olan etnik temelde ayrışan iki grubun çatışması da değildi. Türk Ordusu’nun Türkiye topraklarındaki emperyalizm beslemesi bölücü terör örgütünün kökünü kazımak için üstüne yürümesiydi. Ama Amerikan propagandası bunu çatışma olarak tanımlıyordu. ’’Diktatörün ordusu Kürt sivilleri katlediyor’’ algısının yaratılmaya çalışıldığı merkez, Amerikan Emperyalizmiydi. Bu sırada insanlığın düşmanı PKK yine okulları hedef almaya başladı. Bunun sonucu güvenlik gerekçesiyle zorunlu olarak 2015 yılında terör olaylarının olduğu illerde Eğitim-Öğretime ara verilecekti. Eğitim-İş MYK’sı yaptığı açıklamalarda PKK’yı hedef alacağına ‘’ülkenin bir bölümündeki öğrenci ve öğretmenler ayrıştırılıyor.’’ diye açıklamalar yapacak ve Eğitim-Öğretimin devam etmeme nedenini şöyle açıklayacaktı: “Çatışmalar ve olağanüstü hal koşulları devam ettiği sürece yaşanan sorunlar katlanarak artacaktır.’’ Yani sorunu çıkaran kimdi? Bu açıklamalarda açılım sürecinde, Ergenekon Kumpası döneminde ve gezi eylemi sırasında bile kullanmadığı ‘’Meşruluğunu Yitiren AKP hükümeti’’, ‘’Faşist Diktatörlük’’ ifadeleri ilk defa kullanılmaya başlanacaktı. Eğitim-iş MYK’sının kullandığı ‘’Meşruluğunu yitiren bir hükümet’’ ifadesi basit bir ifade değildi. Amerikan Emperyalizmi ‘’Meşru olmayan bir hükümet” ifadesini kasıtlı olarak kullanıyordu. Amerikan Emperyalizmi işte böyle ifadelere dayanarak ülkelerin iç işlerine karışıyor, ülkelerin bağımsızlıklarını hiçe sayan adımlarına zemin hazırlıyordu. Türkiye’de meşru bir hükümet vardı ve ülkenin bütünlüğüne kasteden Amerika’nın kara gücüne karşı haklı ve meşru askeri operasyon kararları veriyordu. Meşruluğunu yitiren hükümet ifadesi iktidara muhalefet edenlerin değil Türkiye’ye muhalefetin söylemiydi. Yıllardır açılım süreci bitsin diyen Eğitim-İş’e, açılım süreci bitince ‘’çatışmalar’’ dursun açıklamalarını kim yazdırıyordu?
Bölücülüğe karşı olduğunu tüzüğüne yazan Eğitim-İş’in MYK’sı böyle bir dönemde HDP’ye karşı tek kınama açıklaması yapmamıştır. ‘’PKK sizi tükürüğüyle boğar’’, ‘’TC seri katil’’, “HDP Sayın Öcalan’ın projesidir” diyen hainlere karşı sessiz kalmıştır. Hatta Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık’ın alanlarda ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ diye slogan atan bizlere ‘’Mustafa Kemal’in İt Sürüleri’’ hakareti ve hadsizliğine rağmen Eğitim-İş MYK’ları o günden bugüne HDP’li yöneticilere karşı tek dava açmamıştır. MYK, Türkiye’de 12 merkezde özyönetim ilan eden emperyalizmin işbirlikçisi HDP’ye karşı sessiz kaldığı yetmezmiş gibi, OHAL kalksın, çatışmalar dursun açıklamaları yapmıştır.
Genel Merkezinde terörist saklayarak Türkiye’de sendikal mücadeleye kara çalan Eğitim-Sen’e karşı tek kınama yayınlamamıştır. Hatta bir sendikaya polis baskın yapamaz diyerek Eğitim-Sen’i değil de operasyonu kınayan yöneticiler bile olmuştur. 10 Ekim’deki IŞİD (DAEŞ) terör örgütünün Tren Garındaki terör saldırısı sonrası Eğitim-İş MYK’sı KESK’in ardından iş bırakma kararı alacaktı. Oysa terör saldırısı nedeniyle iş bırakmaya Eğitim-İş’in bakışı 2011 yılında çok netti. 13 Ekim 2011’de Eğitim-İş bu konuda şöyle diyordu ‘’2010-2011 öğretim yılında okullardaki eğitimi boykot kararı alan bölücü terör örgütüne yandaşlık yapanların bugün bu saldırıya seyirci kalmaları da doğal görünmektedir.’’ Yani terör saldırıları sonrası okulları boykot kararını terör yandaşlığı yapmak olarak değerlendiriyordu. Ama 2015’te terör eylemi sonrası Eğitim-İş MYK’sı KESK ile birlikte 1 günlük boykot kararı alacaktı.
HDP’ye KESK’e bile sessiz kalan Eğitim-İş Merkez Yönetimi CHP milletvekillerini kınamasını beklemek hayaldi. Oysa Anti-emperyalist, Atatürkçü Eğitim-İş’in tabanı Ermeni Soykırımı ile Yüzleş pankartı arkasında yürüyen Atatürk maskeli CHP Milletvekilleri Şafak Pavey ve Sezgin Tanrıkulu’na tepkiliydi. Eğitim-İş Merkez Yöneticilerinin tabana rağmen görmezden geldikleri gün geçtikçe artacaktı.
O dönemde Birleşik Kamu-İş’e Gönül Verenler Grubunda eleştiriler yükselecekti. Birleşik Kamu-İş’in Dağlıca’da verdiğimiz şehitler için yapılan eylemi üzerine o dönem Birleşik Kamu-iş’e Gönül Verenler Grubu Yöneticisi Sayın Mehmet Alperdem ‘’İki Fotoğrafın Düşündürdükleri’’ adlı bir yazı kaleme alacaktı. Yazıda ‘’Birinci resme bakan bunun terörü protesto eden bir eylem olduğunu düşünebilir mi? Sağ arkada belli belirsiz seçilen göstermelik ve küçücük bir Türk bayrağı, önde barış kardeşlik kazanacak lafları ve biz o gün PKK terörüne Dağlıca’da şehitler vermişiz. Neyi protesto ediyoruz? PKK’yı mı, barış ve kardeşliğe engel olanları mı? Barış ve kardeşliğe engel olanlar arasında TSK mı var PKK mı? Pankarttan hiçbir şey belli olmuyor. KESK’in bölücülüğü utangaçça savunduğu dönemlerin pankartlarına benziyor. ‘Kirli savaş’ falan da deyin tam olsun. İkinci resimde devasa bir Türk bayrağı ve arkasında “teröre teslim olmayacağız” pankartı. Duruş net, çizgi net. Bölemeyeceksiniz mesajı açıkça veriliyor. Mehmetçiğin yanında saf tutuluyor.’’ Sözleriyle sert bir şekilde Konfederasyon Yöneticilerini eleştirecek ve Eğitim-İş İzmir Şubelerinin eylemini örnek gösterecekti. Konfederasyon Yönetimi ise bu eleştirileri dikkate almayacaktı. Grup yöneticisi Sayın Mehmet Alperdem başka bir yazısında ise’’ İsmi lazım değil Eğitim-İş’in önemli şubelerinden birinin yöneticisi sosyal medyadan “Ülkemin balık hafızalı kafatasçıları da hemen galeyana geldiler vatan millet sakarya diye haykırıyorlar. Tüm bu kaos ve ölümlerin sebebi HDP’nin barajı aşmasıdır. Ülkeye HDP’nin barajı aşmasının bedeli ödetilmek isteniyor. Ola ki erken seçime gidip HDP’yi baraj altına itme siyasetinden umut edenler varsa inadına oyumu HDP’ye vereceğimi burdan ilan ediyorum.” diye yazabiliyor.’’ diyerek Eğitim-İş içerisindeki HDP kuyrukçularına dikkat çekecekti.
Birleşik Kamu-İş Merkez Yönetimi 7 Eylül 2015 de ise ‘’Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’’ mitingine katılmama kararını tüm şubelere gönderecekti. ‘’Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’’ mitingine katılmama gerekçesine ve 2015 yılı sonunda hangi eyleme katıldığına bir sonraki yazıda değineceğim.
- 14 Aralık, 2015 OKULLAR TATİL EDİLEREK SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ
- 25 Aralık, 2015 OKULLARI HEDEF ALAN TERÖRÜ KINIYORUZ
- 04 Ocak, 2016 GENEL BAŞKANIMIZ NURZEN AMURAN’IN SORULARINI YANITLADI
- 05 Ocak, 2016 TERÖR NEDENİYLE KAPANAN OKULLARDAKİ ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİN DURUMUNU MEB’E SORDUK
Uygar SUNAL
Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube ve Manisa Şube Eski Örgütlenme Sekreteri