Millî Eğitim Temel Kanunu’nda Eğitim Hakkı ve Fırsat Eşitliği
1973 yılında kabul edilen Millî Eğitim Temel Kanunu(METK), devletin eğitim hakkının sağlanması ile ilgili görevlerini, eğitimin niteliği ile ilgili usul ve esasları düzenlemektedir. METK’de eğitimin genel amaçları, “Türk Milletinin bütün fertlerini, 1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; 2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; 3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak; Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmak” şeklinde ifade edilmektedir. Genel amaçlara bakıldığında, öğrencilerin Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, millî kimliği özümsemiş fertler olmasının yanında ilgi ve istidatları doğrultusunda çok yönlü gelişimlerinin sağlanması ve hayata hazırlanmaları yer almaktadır.
METK’nin ikinci bölümünde “Millî Eğitimin Temel İlkeleri” arasında eğitim hakkı, fırsat ve imkân eşitliği, yöneltme yer almaktadır. Eğitim Hakkı, “ İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.” şeklinde tanımlanmıştır. Fırsat ve imkân eşitliği, “ Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.” şeklinde ifade edilmiştir. METK’de fırsat ve imkân eşitliği 1961 Anayasası’nda yer alan sosyal devlet ilkesinin uzantısı olarak yoksul öğrencilere eğitimlerinin sağlanması ile ilgili burs, kredi, yurt vs. yollarla ekonomik açıdan desteklenmelerini içermektedir. Fırsat ve imkân eşitliği kavramının sosyal demokrat bir ilke olduğu söylenebilir. Yöneltme ise, “Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler.” şeklinde yer almaktadır. METK’de yer alan eğitim hakkı ve yöneltme ilkesi birbirini tamamlamaktadır. Her iki ilkede de ilgi ve istidat vurgusu bulunmaktadır.
Eğitim hakkı kavramı eğitimin kamusal bir hak olduğunu, öğrencilerin ilgi ve istidatlarının merkeze alınması gerektiğini içermektedir. Yöneltme ise temel eğitimden sonra öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre farklı eğitim programları görmeleri anlamına gelmektedir. Eğitim hakkı fırsat eşitliğine indirgenince yöneltme ilkesi de uygulanamamaktadır. Neoliberal sistemin üretimden kopuk iktisadî zemininde kitleler hizmet sektörü içinde yer bulabilmek için “belirli alanlara” yönlendirilmekte, öğrencilerin ilgi ve istidatları göz ardı edilmektedir. Bu çerçevede fırsat ve imkân eşitliği her öğrencinin ilgi ve istidadı doğrultusunda yetiştirilmesi değil, sistemin içinde “belirli alanlara girebilme yarışında” kendisine şans tanınması anlamına gelmektedir.
Türkiye neoliberal sistemden kopup üreten bir ekonomik modeli inşa etmenin sancılarını yaşamaktadır. Neoliberal sistem içinde istihdam sağlamak gittikçe zorlaşmaktadır, neoliberal sistem kitlelere işsizlik vaat etmektedir. Sistemin akademik eğitime yönlendirdiği diplomalı işsiz kitleler artık bu sistemin işlemediğinin somut göstergesidir. Türkiye ekonomide üretimi ve istihdamı merkeze alan bir model benimsemeden eğitimle ilgili sorunlarına çözüm üretemez. Türkiye üretim ve istihdam planlamasıyla eşgüdümlü olarak eğitimi planlamalıdır. Eğitim, üreten Türkiye’nin iş gücünü yetiştirecek, millî kimliği özümsemiş, zeki, çevik, ahlâklı, bedenen ve manen sağlıklı bireyler yetiştirecek biçimde planlanmalı ve örgütlenmelidir. MEB’in 1-3 Aralık 2021 günlerinde toplayacağı Şûra bu amaca hizmet etmelidir. Sistem içimde fırsat eşitliğine odaklanan MEB, üreten Türkiye’nin iş gücünü planlayamaz, Meslekî ve Teknik Eğitimde hedeflerine ulaşamaz. Meslekî ve Teknik Eğitim’in üreten Türkiye’nin iş gücü planlanması çerçevesinde yapılandırılması için eğitim hakkı ve yöneltme gündeme alınmalıdır.